Kızmıyorum kendime aslında...
Çünkü ben sadece sevdim, sonunu düşünmeden ne olacağını bilmeden. Sevdim işte sen gibi o gibi hepiniz gibi. Evet haklısın yanlıştı...! Bunu defalarca anlattın bana. ama örneği vardı. Mecnun, Kerem vs. benden öncede seven vardı. Ben ne ilktim nede son olacam. Sende seveceksin hatta. sol yanına yenik düşeceksin. düşeceksin o tuzağa benim gibi. Herşey onunla başlayıp onunla son bulacak dünyan onun üzerinde dönecek güneşin o olacak yıldızlarında. Her baktıgın yerde onu göreceksin. Aslında sen görmeyeceksin o seni gölgen gibi takip edecek. Nefesini ondan alacaksın kalp atışların değişecek ruhun geceleri bedenini terk edecek. Gözünü her kapattıgında sabah onun yanında uyanacaksın. Dilinden ilk onun adı çıkacak. Esen her rüzgarda onun kokusunu alacaksın. Yanından geçercesine bakacaksın sağa sola. Selamı sabahı keseceksin eşinle dostunla. İçin içine sığmayacak. Yine de. herşeyin o olacak...

AK PARTİ ''DARBE'' YAPTI...



        Yok yok yanlış okumadınız kesinlikle AK PARTİ darbe yaptı. 03 Kasım 2002 de asrın hükümetini kurarak asrın darbesini yapmıştır. Neden mi? Şöyle bir bakalım bizim hatırldığımız kadarı ile önceki hükümetlere genelde ortaklı hükümetler kurulmuş hep birilerinin eli altında verilen görevleri yerine getirmeye çalışmışlar. Merhum Adnan MENDERE

S ve Turgut ÖZAL'ı tenzih ediyorum. Kimi askere hükmedememiş görevi bırakmış kimi ABD'den emir alarak milleti talan etmiş kimi hangi baldan nasıl parmak yalarım hissiyatında toprakları umrunda olmamış vs. ALLAH rahmet eylesin Adnan MENDERES asılmış kimsenin hiçbişeyden haberi yok biri çıkıp ne söylerse halk inanmak zorunda çünkü bilgi alacağı biyer yok. Ve yine ALLAH rahmet eylesin Turgut ÖZAL herkes adı gibi biliyor zehirlenmiş (20 yıl sonra kısmen tescillenmiş yada halk ''tamam kesin zehirlenme'' diye kanaatini vermiş) yine kimsenin bilgi alacağı biyer yok yani herkes bir yetkilinin iki dudağı arasına inanmıştır... Ne ölenden kimsenin haberi var, ne öldürenden... Tabi milyonlarca yada milyarlarca vurgundanda kimsenin bişey bildiği yok. Neden? Çünkü iletişim kuracağın, soracağın bir yer yok. sadece devlet kanalı var e o da malum devletin kanalı sana kalkıp ben şunu yaptım dermi...
          Peki sen neden öğrenemiyorsun ne olup bittiğini. elinin altında ne varsa aç bak bakalım bulabilecekmisin bilgi alacağın bişeyi. Adamlar öyle bir dizayn yapmışlarki herşey tam istedikleri gibi. TRT var kendi kanalları. Bilgisayar var zenginlerin elinde (e zaten zenginin elide senin ensende). Telefon desen yok elektrik yok su yok millet düşmüş hayat derdine ''kim öldü banane soyulan benim evim değil banane'' havasında yaşamaya çalışıyor. Birtek ALLAH'ımız var ondan yardım diliyorlar ki kurban olduğum AK PARTİ ve Recep Tayyip ERDOĞAN'I gönderiyor. Kimin aklına gelirdi Apo yakalanacak hükümete teslim edilecek tüm millet Ecevit'i padişah görürken kral Ecevit'ken birden herrşey tersine dönecek. Şimdilerde ''seni devireceğiz'' planları yapan MHP, RTE'yi farkında olmadan milletin LİDERİ yapacak... Bir erken seçim karmaşası ''nasıl olsa Ecevit rahatsız biz geliriz edası'' haydi bakalım seçim oldu ve sonuç: 03 Kasım 2002 AK PARTİ 34.28 chp 19.38 oy oranı.. Efendim...? mhp mi yok canım barajı bile aşamadı.Ava giderken avlandımı dersiniz, kazdığı kuyuya düştümü dersiniz, elin ipiyle kuyuıya inilmezmi dersiniz size kalmış.
            Eeee ne yapalım o zaman? Kapatalım tabiki. Hani eskidende yapıyorduk canım İşimize gelmiyorsa parti kapatma yetkimiz varya. Durun bi yaa PAŞA lar  içeri alındı. Yok e-muhtıra yok ergenekon yok balyoz yok PAŞA e hadi kapatın. o'da olmadı. O zaman karalama kampanyaları devreye girsin zaten milletin bişeyden haberi olmayacak ya canım. Tabi tabi eskidende öyleydi biz ne dersek öyle olacak gerçek bu ya! Lan durun durun. RTE teknolojiyide milletin evine soktu. Herşey bir ''tık'' ötede bi tıkla herkesin seceresi ortada. O'da olmadı... Eee başka başka. ''Şeriat gelecek'' olmadı... ''Yok yok bunlar islamcı görünümlü dini siyasete alet ediyorlar'' olmadı... ''Atatür'', ''andımız'', ''T.C'' ''kürt'', ''türk'', ''açılım'' ''kürdistan'', ''millet'', ''din'', ''iman'', ''cemaat'' yok lan yok hiçbişey milleti uyutmaya yetmiyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü RTE düşürülmüyor. ''seçimlerde görüşeceğiz'' E görüşelim 22 Temmuz 2007 AK PARTİ: 46,58  chp: 20,87  mhp: 14,27...
             Peki ne kaldı geriye? Söyleyecek bişeyleri yok. AK PARTİ deyim yerindeyse ''öttürüyo''. Çamur atalım o zaman. Hadi atalım bakalım.
             ''Efendim çiftçinin hali duman. Nefes alacak halleri kalmamış. bizim zamanımı..'' dur bi dur hemen belgeleyelim. Sizin zamanınızda 36.1 milyar lira olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla rakamı, 2010'da 2 kattan fazla artış göstererek 78.8 milyar liraya ulaştı. Sektör 2011 yılında da yakaladığı yüzde 4,1'lik artışla yükselişini sürdürüyor.  Tarımsal Gayri Safi Hasıla büyüklüğünde dünyada 7'nci sıraya yükseldik. Yaklaşık 30 milyon civarındaki turistle birlikte yılda 100 milyona yakın insanın gıda ihtiyacını karşılayan Türk tarım sektörü, bugün 177 ülkeye bin 530 çeşit tarım ürünü ihraç ediyor. 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarımsal ürün ihracatı, 2011 başında 3 kat artarak 12.7 milyar dolara çıkardık. Köyü ve şebeke suyu olmayan köy kalmasın anlayışıyla geliştirilen Köydes ve Beldes projeleriyle köy ve mezraların yüzde 89'u asfalt yol ve şebeke suyuna kavuşturduk.
              ''Efendimdış politika böyle olmaz. Bütün komşularımızla husumetmiz var herkes bize düşm..'' dur bi ya onuda hemen aktaralım.
Kuzey Afrika'ya açılma stratejisi, Ortadoğu'da dengelere yön verme girişimleri, Türkiye'yi bölgenin lider ülkesi konumuna yükseltirken Türkiye, 50 yıllık aranın ardından 2009'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde geçici üye oldu
Dış politikada Brezilya ile birlikte dünyanın yeni yükselen değeri olarak görülen Türkiye, ABD'de Başkanlık seçimini kazanan Barack Obama'nın ilk yurtdışı seyahat yaptığı ülke olarak tüm dünyanın gündemine oturdu.
Sınır komşularıyla başlayan ve çevre ülkelerle geliştirilen iyi komşuluk ilişkileri sayesinde Türk vatandaşlarından vize istemeyen ülke sayısını 61'e çıkardık. Karşılıklı vize muafiyeti anlaşması üzerinde görüşmelerini sürdüren Dışişleri Bakanlığı, bir yandan da yeni büyükelçilikler ve konsolosluklarla dış temsilcilik ağını geliştirme yönünde adımlar atmaya devam ediyoruz...
             ''Efendim savunma sanaayide hala dışa bağımlıyız, kendi üretimimizi yapamı..'' dur sen dur onunda cevabı hazır.
Savunma sanayiinde dışa bağımlılığı azaltmak için geliştirilen çalışmalarımız, son yıllarda meyvesini vermeye başladı. 2002'de 47 milyon dolar olan savunma sanayii ihracatı, 2010'da 1 milyar dolara ulaştı.
Milli helikopter Atak Projesinde sona gelinirken, yerli tank Altay, çevre ülkelere ihraç edilen ürünler arasında yerini aldı. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun 2002 ihracat rakamı 2 milyon dolarken, kurumun cirosu, 2010'da 33 milyon dolara yükseldi.
Malezya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda, Ürdün, Pakistan ve Güney Kore, Türkiye'den savunma sanayii ürünü tedarik eden ülkeler arasında yer aldı. Savunma sanayiinde 2002'de 50 milyon dolar olan ARGE harcamalarına ayrılan payı 10 kat artışla 2011'de 500 milyon dolara çıktı
              ''Efendim sğalıkta geldiğimiz nokt...'' çok sabırsızsın hemen söyleyeyim.
Hastanelerin tek çatı altında toplanmasıyla birlikte isteyen vatandaşın istediği hastaneye gitmesi sağlanırken, özel hastanelerde tedavi olmanın yolunu da açtık. Aile hekimliği uygulaması başlattık.
Son dokuz yılda sağlık harcamaları 8 kat arttı. 2001 yılında 4 milyar 576 milyon lira olan sağlık harcamaları, 2010 yılında 27 milyar 504 milyon lira artarak 32 milyar 80 milyon liraya ulaştı.
2011 yılının ilk 2 ayında yapılan sağlık harcaması ise tek başına 2001 yılını geride bırakarak 5 milyar 685 milyon lira düzeyinde gerçekleşti. 2003-2011 arasında 509'u hastane ve ek binası, bin 384'ü birinci sağlık kuruluşu olmak üzere bin 893 yeni sağlık tesisini hizmete açtık.
             ''Efendim eğitimde ki sıkıntıl...'' bizde heryere hizmet var sıkma canını.
Bütçeden savunma harcamalarına ayrılan pay azalırken, eğitime ayrılan ödenek artırıldı. 2005 bütçesinin yüzde 52'si eğitim yatırımlarına ve harcamalarına ayrıldı.
2002'de 7,5 milyar lira olan Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi, 2011'de 34,1 milyar liraya yükseltildi. 2002-2003 eğitim-öğretim yılında 369 bin olan derslik sayısı, 2011-2012 eğitim yılında 504 bine yükselirken, öğretmen sayısı da aynı dönemde 525 binden 744 bine yükseldi.
2003'ten itibaren ilk ve ortaöğrenimde ders kitapları ücretsiz olarak dağıtıldı. Düşük gelirli ailelerin ilk ve ortaöğretime devam eden çocukları için, annelerin hesabına her ay para aktarma uygulaması başlatıldı. Bu kapsamda ilk ve ortaöğretimdeki 9,5 milyon öğrenciye 2011 başına kadar toplam 1 milyar 700 milyon liralık eğitim yardımı yaptık.
               ''Efendim ulaşımd..'' senin onlardanda mı haberin yok.
2002 öncesinde Türkiye genelinde toplam 6 bin kilometre olan bölünmüş yol miktarı, 2011'de 13 bin 500 kilometreye ulaştı. Bölünmüş yollarla birbirine bağlanan şehir sayısını 6'dan 74'e çıkaran bu uygulamayla Hükümet, iş dünyasını canlandırmayı ve işsizliği azaltmayı da hedefledi.
Ulaştırma Bakanlığı uzmanlarının yaptığı hesaplamalara göre bölünmüş yollar sayesinde yıllık seyahat süresi 155 milyon saat kısalırken, yaklaşık 650 milyon litre yakıt tasarrufu sağlandı. Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre bölünmüş yollar sayesinde trafikte ölümlü kaza oranı da yarı yarıya azaldı.
Ankara-Eskişehir ve Ankara-Konya arasında hızlı tren seferleri başladı. Türkiye, hızlı trenle tanışan dünyanın sekizinci ülkesi olurken, Ankara-İstanbul arasının hızlı trenle 4 saate indirilmesine yönelik projenin, 2015'te sonuçlandırılması hedefleniyor.
2003'te 8 milyon kişi yurt içinde havayoluyla seyahat ederken, bu rakam 2010 sonunda 42 milyona ulaştı. Bu dönemde yaklaşık 10 milyon kişi, ilk kez uçağa bind
                 ''Efendim enflas...'' hemen söylüyorum.
2002 yılında yüzde 65'lerde seyreden yıllık enflasyon, tek haneli rakamlara düştü. 2011 verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 7 bandına yerleşti.
Türkiye, 1969 yılından bu yana en düşük enflasyonu son dönemde gördü. 2002'de 26,8 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervi, 2011 başında 82,6 milyar dolara yükseldi.
2002 yılında 230 milyar dolar milli gelirle dünyanın 26'ncı büyük ekonomisi olan Türkiye, bu yıl 780 milyar dolar milli gelirle dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi konumuna yükseldi. 2002'de 3 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelir de 3 kat artışla 10 bin dolara ulaştı.
2002 yılında IMF'ye olan 23,5 milyar dolar borç, 2011'de 5,1 milyar dolara düşürülürken, yeni bir anlaşma imzalanmadı. Türk Lirasından 6 sıfır atılırken, 2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşı, 3,5 kat artışla 2011'de bin 460 TL'ye yükseldi.
                 ''Efendim demokr...'' sende demokrasinin ''d'' si varmıydı ki...
Türkiye'nin üçte birini kapsayan Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması, AK Parti'nin iktidara geldikten sonra attığı ilk demokratikleşme adımı oldu.
Doğu ve Güneydoğu'da günlük hayatı kolaylaştırıp, devlete olan güvenini artırmak için atılan adımlara TRT 6 kanalında 24 saat Kürtçe yayın, Kürtçe dil kursu açabilme izni gibi demokratikleşme adımları eklendi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük demokratikleşme adımları ise anayasa değişiklikleri ve referandumlarla geldi. Cumhurbaşkanının halk tarafından 5 5 modeliyle seçilmesine ilişkin anayasa değişikliğinin yanı sıra 12 Eylül 2010 referandumuyla yürürlüğe giren demokratikleşme adımları, yargıda yapısal reformları da beraberinde getirdi.
Kadınlara, engellilere ve çocuklara yönelik pozitif ayrımcılık anayasaya girerken, sendikal hakların genişletilmesi, Kamu Denetçiliği Kurumunun (Ombudsmanlık) kurulması gibi önemli uygulamalar Türk hukuk sistemine girdi.
Anayasa değişikliğiyle siyasi partilerin kapatılması durumunda milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülmesine son verildi. Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan atılanlara yargı yolu açıldı. Sivillerin, askeri mahkemelerde yargılanmasına son verildi. Askerlerin, askeri suçlar dışındaki suçlarla ilgili olarak sivil mahkemelerde yargılanması sağlandı. HSYK kararları, yargı denetimine tabi hale getirildi.
              Bunlar yapıldıda millet uyudumu hayır artık herkes herşeyin farkında. Öyle eskisi gibi uyuyan bilinçsiz bir toplum yok karşınızda Bunu sizlerde biliyosunuz ve görüyorsunuz. Sizde kendi gidişinizin nasıl büyük bir düşüşün içinde olduğunu görüyorsunuz zaten bunu 12 Haziran 2011'de gördünüz AK PARTİ: 49,83 chp 25,98  mhp13,01
              Geçmişten bugüne gelen bir AK PARTİ bir RTE yükselişi sizleri oldukça rahatsız ediyor olacakki bu birlik ve beraberliği nasıl bozarızın hesaplarına başladınız bu defa. Barış sürecine destek yerine köstek, İmralı görüşlerine yok efendim terörle pazarlık, olmadı MİT müsteşarına yüklenmeler, tam o sırada ''gezi'' denemesi olmadı olmadı olmadı... Cumhurbaşkanının nabzını yokladınız olmadı, Bülent ARINÇ'ın duygusallıgından faydalanmaya çalıştınız olmadı. Ama taktir etmek lazım sizleri ki çok çabalıyosunuz devirmek için AK PARTİ'Yİ ve RTE'yi. Tek çareniz kaldı o'da Cemaat. Çok önceden öne sürülen ''dersanelerin kapatılması''  konusunu öyle bir zamanda ortaya çıkartmaya çalışıyorsunuzki ''bunlar AK PARTİ'nin seçim kozları'' derken bile siz bu konuyo seçim malzemesi olarak kullanıyorsunuz aslında. E nerden vuracaksınız RTE'ye sizin deyiminizle ''okyanus ötesi''nden. Hani güzel bir ayet vardır. ''her nefis ölümü tadacaktır'' diye bence her kurum ve kuruluş AK PARTİ ve RTE liderliğini görecek ve kabullenecektir...
               Evet kabullenecekler. Çünkü başka çareleri yok. Herkesin yanlışı vardır, eksiği vardır. ama bu vatanı bu ülkeyi (diğerleri gibi) 50-100 sene geriye atacak yada diğer ülkelere boyun eğdirecek bir yanlış yada eksikleri olmamıştır çok şükür... Merhum Adnan MENDERES ve Turgut ÖZAL'da yaşayabilselerdi bunları belkide daha fazlasını yapacakları ama... Bırakmadılar çünkü birileri bundan zarar göreceklerdi. İşte o zamanlar şimdiki teknoloji olsaydı rahmetliler bunlara izin vermeyecekti. Belkide teknoloji sayesinde kimin ne olduğu ortaya çıkacak halk bilinçli olacak bunları yapanlara müsaade etmeyecekti. Zamanında teknolojinin Türkiye'ye girmesini istemeyenler şimdilerde teknoloji mağrurlarıdır. Recep Tayyip ERDOĞAN ve AK PARTİ ''darbe'' yapmıştır derken ben tam olarak işte bunu kastetmiştim. AK PARTİ ve RTE teknoloji darbesi yapmıştır. teknolojinin ülkeye girmesi ile halkın bilinçlenmesi sağlanmış kimin neye inanacağını neye karar vereceğini ne yapacağını sağlamıştır. Ve iddaa ediyorum. Eğer bu teknoloji Türkiyeye girmemiş olsaydı AK PARTİ ve RTE şimdilerde yalan olmuş belkide RTE'de bir şekilde aramızdan ayrılmıştı.ALLAH her zaman iyinin ve mazlumun yanındadır. Ve ALLAH AK PARTİ'yide RTE'yide başımızdan eksik etmesin.
              Son olarak Cemaat içinde bişeyler yazmak isterim.Geçenlerde A haberde yayınlanan bir programda Fatih TEZCAN'ın konuşmasında geçen bir kaç cümle ile.. zamanında Cemaat'in Ecevit'i desteklediği hatta ve hatta Ecevit'in başörtüsünden dolayı Merve KAVAKÇI'yı meclisten kovmasından bahsederken Cemaat'in buna rağmen hala Ecevit'i desteklemeye devam ettiğini, ve Cemaat liderinin şöyle bir beyanda bulunduğunu anlatıyor. Cemaat lideri: ''Cebrail (a.s) gökten inse ve parti kursa dahi oy vermem'' demiş ben bilmiyorum tamamen o programdaki konuşmalardan aldım. Fatih TEZCAN'da tıpkı evde oturup izleyen bizlerin söyleyeceği gibi Cemaat liderine bir göndermede bulunuyor ve ''Cebrail (a.s) senin babanın oğlumu ki öyle diyeceksin. Cebrail (a.s) inse ve buna (su bardağı) iman edeceksin derse sen iman edeceksin. Ne demek oy vermem. Parti kurarsa (Cebrail (a.s) ) ilk sen oy vereceksin'' dedi. Eğer benim gibi bu programı izleyen Cemaat içindeki aklı başında insanlarda izlemişlerse liderlerinin ne durumda olduklarını bir daha gözden geçirmeliler. Ki eğer böyle birşey varsa... Diyelim ki öyle. Hani AK PARTİ - Cemaat ilişkisinin bozulmasını isteyipte nemalananlar varya boşuna heveslenmeyin ve unutmayınki AK PARTİ'yi ve RTE'yi buralara getiren Cemaat değil millettir. Ülkede Cemaatin nüfuz ettiği oran % 5'i geçmez AK PARTİ'nin son seçimlerde % 50 desek -Cemaat = %45 Hadi Cemaat chp ye oy vermez chp kaldımı % 26'da (şimdiye kadarki beceri eksikliğinden oy kaybetmez ise) mhp'ye verse olur %18 diğerlerine verse barajı aşamaz.. Anlayacağınız AK PARTİ ve RTE üstünlüğü liderliği vazgeçilmezliği engellenemez... 
              Son olarak
              ''PAK'' kirlenmedikçe, ''HAK'' kirletmedikçe, ''AK'' ile elele...

                 

BEN DERDİME...

ben kışı yaşıyorum,
ele yaz mı gelmiş banane
ben gülü seviyorum,
bülbül sırt mı almış banane...
rotam sensin dümen bende,
gülüm sensin kokun bende.
sözüm sensin notan bende
sazın teli mi kopmuş banane...
yar dedim bastım bağrıma
sev dedim emrettim gönlüme
hesabım yoktur allah'ın kuluna
elin dili mi kopmuş banane...
alırım seni bakmam sonuna,
azrail gelse girmem kanına,
görmüşüm, çıkmışım dar ağacına,
mezarım ateş mi toprak mı banane...

''TV''zervatif kullanmak lazım...

''TV''zervatif kullanmak lazım...



evet evet yanlış okumadınız aynen kullanmak lazım. ki ordan gelecek hastalıklardan korunmak için
insanlar internet yada cep telefonu için çok kötü aletler bunları icat  edenlerin allah belasını versin falan derler ama kimse tvlerden bahsetmez aslında en büyük tehlike tv bence. çünkü internet ve cep tlfnu kişiye özeldir ama tv öyle değil halka açık herkes izleyebilir hele ki çocuklar...

 hadi biraz örneklendirelim ne dersiniz..?

aklımıza ilk gelen yarışmalar olsa gerek.
bir jüri seçilir zaten halka mal olmuş yıldız isimlerdir kendileri reklama ihtiyacları olmayan reytinge paraya vs. gibi yada ünlü bir sunucudr baş aktör bunlar kendileri prim yaparlar yada kendielrine prim yapmak için yarışmacıları kullanırlar vatandaşta oturur onu izler kim kime ne kadar bağırdı kim kimi ne derece küçük düşürdü kim kazanacak kim kaybedecek kendilerince bunları düşündükleri yetmezmiş gibi ertesi günde bunlar hakkında yorumlar başlar günlük hayatlarında kadınlar evlerinde oturur bunlardan açılır konular erkekler işyerlerinde yada kahvelerde ki kahvelerde bizzat oyununu bırakıp yarışma izleyenler var! onca yarışma programlar arasında birkaç jüri yanlısı arkadaş hariç hiç ünlü(!) olan birini gördünüzmü... hayır neden amaç birilerini ünlü yapmak yıldız yapmak değil kendi ünlerine ün katmak oldugundadır heralde son zamanlarda rezillik revaşta olsa gerekki artık bireyler değil ailelerde yarışıyor pardon kendilerini o yarışmalar reytinglerini arttırsınlar diye küçük düşürüyor hayatları monoton geçiyor farklı zevkler yada değişik şeyler arıyor ya bu arkadaşlar yani bugün yarışma programı yapmak isteseniz yarışacak birilerini bulak hiçte zor olmayacak hatta üstte onlar size para verecek durumdalar biz yarışalım diye. örneklendirelim: ben bilmem eşim bilir popstar serisi, survivor, vs. ha bide yemekteyiz denen bi yarışma varki akıllara zarar dikkat ettnizmi bilmem ama bütün yarışmacılar (istisnalar hariç) bekar:) zaten evli olsa heralde eşlerden biri katil olur ya erkek yada kadın ama mutlka...zatn kanal 7 bu ara yemekteyiz gibi ib program yapılıyo içeriği aynen şu: milletle öyle dalga geçilmez böyle geçilir der gibi.


birazda bu evlilik programlarına bakalım mı?
eskiden görücü usulü evlilik vardı (azda olsa şimdide varda) naparlardı mesela ''efendim akşama kahve içmeye gelecez'' derler ve giderlerdi ''hayırlısıysa olur'' gibi ibr cevp alırlar yada ''kısmet'' diye geçiştirilrdi. şimdi mi? yok öyle ararsın x kanalını ''benim şu kıza göynüm kaydı'' yada '' aha şu adamın evi emeklilik maaşı bide arabası var ya ha işte o adam'' der randevunu alırsın (tabi hattı düşürürsen) dalga geçmiyorum hattı bile düşüremessin  öyle dersein seni 3-5 gün sonra ararlar buyrun derler bi bak türkiyenin bilmem neresine kuma olarak gitmişsin ya arkadaş ne 'geniş' insanlar var orda herkesin en az 5 alternatifi var biri olmazsa diğerine açık kapı bırakılır her zaman ''ben yılmaz beyden hoşanır gibiyim amma kerim beyin 4 katlı binasının olması aklımı karıştırıyo aslına zülfüde fena değil nede olsa istanbulun bilmem hangi semtinde e çocukları yok parası gani gani kim nede kerimi'' havasında erkeklerde az değil bi kurban gözüne kestirir 2-3 program artık bu benim eşim olur ahavsına girer ama öyle biri karşısına çıkarki hemen yapıştırır ''biz emelle ciddi başladık hatta locaya çaya gittiğimizde orda hemen yüzüğü takayım dedim baktımki çayı getiren garson benden önce takmış emele yalan söylemiyorum mesajlarını gördüm hem nazire her yönüyle daha güzel bana uyar kültürlü bide'' artık ne beklersin ki? 30 yaşındayım bekarım evlenecek birini arayamıyorum yarın bende o x kanalını arayıp sıra alacam dışarda kmse kalmadı çünkü:)


ya spor'a ne demeli...

telegol mesela arkadaş ziya şengül ve selim soydanın  fenerliliğinden, gökmen özdanakın galatasaraylılıgında, kaya çilingiroğlunun beşiktaşlılığından erman toroğlununda hakemliğinden şüphe eder oldum adamlar kafayı şahısa takmışlar kurumları zedeliyorlar ve her senede kalkıyorlar ''yoldan geçenler derneği''nden bu yılın spor programı biz olduk diye gururla plaket alıyorlar 3 temmuz fenerbahçe şikeden dolayı soruşturma savuşturdu aklandı ama hala telegolde aklanamadı inanın savcıların sormadıklarını ziya şengül ve selim soydan soruyo uefanın men etmediği tff nin ligden düşürmediği kulübü ziya ve lim beyler yok edecekler beşiktaş kaya beyden galatasary gökmen beyden her pazar ve pazartesi resmen daya yiyor. hakemlermi hepsi art niyetli hepsi satıcı ama erman efendi sütten çıkmış akkaşık çünkü niye onlar temiz maç yönettiler niye kendielri çok temiz peki? çünkü o dönemlerde bu kadar kamera yoktu bu kadar kurcalamıyorlardı daha doğrusu ispatlayamayacakları için herşey güzel işliyodu eskiden 5 kamerayla maçlar izlenirdi izlettirilirdi kim ne yapmış  ne etmiş kmse göremezdi o adamlar kalkacaklar bir maçta 50 kamera olacak bunun  üzerine konuşup yok şu art niyetli yok diğeri maçı sattı diye ahkam kesecekler. hadi o kadar mert dürüstsünüz kendi yaptıklarınızıda açıklayın ya...



aa dizi saati geldi...!

''bugün çarşamba aç kız kanal d yi acaba ferhuınde bugün kime verecek''  işimiz gücümüz ferhundenin kaç kişiyle yattığıını hesaplamak oldu

''çabuk aç kanal d yi adnan bu sefer bihteri yakalayacak behlülde yakışıklı hani bihter haklı bence'' 6 sene boyunca bir senaryo yata odasınde geçermi dizi bitti gala yapacak dediler bi baktım mekan lüks bi yerde. öyle bir dizinin galası nasıl olurda yatak odasında yapılmaz hala aklım almıyor!

''aç bakalım şu show u pardon kanal d yi yaaaa star ı üfff atv yi işte polat babanın raconu çizilmiş en az 13 kişiyi öldürür bu bölümde''   30 senelik türk - kürt davasında ne bu kadar şehit verdik nede bu kadar pkk lı öldürüldü guinness rekorlar kitabına girmesi lazım bence bir diizide en çok figuran kullanan dizi olarak...

rahmetli kemal sunalın ''eşşolueşşek'' lafına rtük 'ten sansür geldi neymiş çocuklarımız halkın algısı bozulur diye ama bi bakıyosunuz ortalama her dizide domuz inek hayvan hatta ve hatta hayvan oğlu hayvan gibi ve deavmı kelimeler kol geziyor. bu sansüre en güzel atıf ise behsat ç. den geliyor ve bencede en güzelini yapıyolar dizinin yarısı biippp lerle geçiyo anlayanda anlıyo zatenm!


ooo saat 7 haberler başlıyo sessizlik lütfen...

''alçaktır, alçaklıktır... kalleştir, kalleşliktir... ''

''benim adımı yolsuzlukla anarsan anan ana an gerisini söylemeyeyim''

-vur de vuralım, öl de ölelim-
''merak etmeyin onun da zamanı gelecek''

e hani rtük hani sansür, e hani halk algısı

''eşşolueşşek''  dendiğinde rahmetli kemal sunal akla gelir ve bunun bir espri oldugu anlaşılırdı ama bunların söylediğini anlamakta güçlük çekiyoruz espiri değil mizah değil edep değil vs. vs. yani normal değil afedersiniz onlar dokunulmazdı değilmi unuttum... tamam onada eyvallah vatandaşa karşı dokunulmaz olsunlarda e en azından kendi aralarında yani mecliste bari dokunulmazlığı kaldırında buralarada dokunulsun artık


bilmiyorum yazdıklarım size ne anlatıyor ama onların bize anlattıkları çok basit
siz sürekli böyle şeylerle meşkul olun evde ve iş hayatınızda hep bunlar konuşulsun herşeyi unutup bunlara odaklanın gerisini koy biiiiipinne rahvan gitsin...
açlık sınırı 1800 küsür ama bizim derdimiz kaç kişi ölür, kim kiminle nerede yatar acaba kim birinci olur yada kim daha hararetli söylemlerde buylunur olsun

bence bu hastalığı kapmamak için ''TV''zervatif şart

 yorum sizin






...,,,,,,,,çocuk olmak istiyorum aslında;
kır bayır demeden dolaşmak, uçurtma uçurtmak, misket oynamak, mızıkçı olmak istiyorum tüm oyuncakların benim olmasını, her oyunda kazanmayı, kavga etmeyi, ağlamayı istiyorum. komşunun camını kırmayı mesela; korkarak eve kaçıp bir kanepenin arkasında saklanmayı istiyorum babamın eve gelince bana kızacağını düşünerek, kucaktan kucağa gezip sevilmeyi istiyorum belkide. çocukluğumun verdiği haz ile herkesin ilgisi bende olsun istiyorum. beni öpsünler, benden bahsetsinler. ne kadar tatlı ne kadar masum ne kadar ne kadar yaramaz oldumuğumu söylemelerini istiyorum belkide... çocuğum ben...!
hergün saçlarımı jöleleyip okula gitmek, ilgi odağı olmak, okulun bahçesinde yanımda iki üç kız olsun istiyorum erkek arkadaşlarımın bana nasıl baktığını bile bile. onlara inat hava atmak istiyorum.hocama aşık olmayı, karşılıksız sevmeyiistiyorum. okul çıkışı takılmak, gezmek tozmak istiyorum o cafe senin bu park benim diyerek. akşam eve geç gelip ''nerdesin oğlum'' ? sorusuyla karşılaşmak, geç yatıp okula yetişememk istiyorum. bir kız için kavga etmek istiyorum mesela. arkadaşları toplayıp büyük bir kavgadan kolu kırık gözü mor bi şekilde çıkmak istiyorum. evdekilerin haberi olmadan sigaraya başlamışım mesela; hergün arka mahalleden eve geliyorum sigaramı kimse görüpte aileme söylemesin diye. annemi babamı dışlamak istiyorum, seviyorum çünkü. ferdi tayfurun ibrahim tatlısesin kasetlerini dinliyorum son seste içtiğim sodayla kafayı bulup onu düşünüyorum. onunla hemen evlenmeyi, çocuklarımızın olduğunu.., 
ilk göz ağrılarımdan kurtulmuş, kendime güzel bir kız bulmayı istiyorum. yolda dalgın yürürken birine çarpıp düşen eşyalarını beraber toplamayı mesela.yada her sabah işe giderken aynı saatlerde beraber yürüdüğümüz yolda biriyle tanışmayı. veya arkadaşlarla otururken başka masadaki birine kapılmayı istiyorum. günümün yarısını onunla konuşup, işimin bitmesini bekleyip bir an önce ona kavuşmayı istiyorum. yeni bir güne tekrar onunla gireceğimi, herşeyin onla başlayıp onla biteceğini düşünerek uyumayı istiyorum belkide.
sabah geç uyanıp servise yetişememeyi, işe geç  kalmayı istiyorum. onu ailemle tanıştırmayı herkese bu benim sevdiğim demeyi, ben onun yerine nefes alırken onunda beni sadece sevdiğini bilmeyi istiyorum. çok kral bir düğün yapmayı, onunla ilk dansa davet edilmeyi, pastamızı beraber kesmeyi, gelin arabamıza ''evleniyoruz, mutluyuz'' yazdırmayı istiyorum. mesela ilk çocuğum kız olsun. cilveli, nazlı, hep bi gözü yaşlı olsun ona bakmaya kıyamayayım. ağzından emziği hiç düşmesin. ilk konuşması ilk sözü baba olsun. her kız çocuğu gibi oda bana düşkün olsun istiyorum. işe giderken arkamdan ağlasın, öğlen saati telefonum çaldığında ''babası kızın seni çok özlemiş sesini duymak istiyor'' diye bir ses duymakl istiyorum. akşam iki ekmek alırken çikolatayı unutmamak istiyorum mesela. çünkü kızıma dayanamıyorum diyebilmeyi. bayramda hadi kızım babaanneye dedeye gidiyoruz demeyi istiyorum mesela. yürürken elimi sımsıkı tutmasını gördüğü herşeyi benden almamamı istemesini istiyorum. onun yavaş yavaş büyüdüğünü görmeyi mesela...
herşeyin benden geçtiğini,  artık kendim için yaşamadığımı anlamayı istiyorum. çocuklarım için, onların geleceği için daha fazla nasıl çalışmam gerektiğini bilmek istiyorum. yemeklerini yedilermi, sıkı giyindilerimi, açmı kaldılar, geçmi gittiler tek tek kafamdan kırk tilki dolaşsın mesela. eve geldiğimde hepimiz aynı sofrada olalım, yada neden daha eve gelmedi diye hanımla tartışalım. yada bana ''arkadaşındaymış, orda kalacakmış''desin. ben kızıp bağırayım hep sen yüz veriyosun diyeyim eşime. ertesi gün ''baba ama arkadaşım o benim'' dediğinde bütün kelimelerim boğazımda düğümlensin hiç birşey diyemeyeyim mesela çocugum gözlerime bakarken o düğümlenen kelimeler içimde fırtınalar koparsın, ''yavrum bunları hep sizin iyiliğiniz için istiyorum'' diye feryat figan etsin istiyorum. mesela biricik kızımı istemeye gelsinler ve ben birgün gideceiğini bile bile vermeyim kimseye. yada düğünü olsun ve giderken sarılsın boynuma ve dakikalarca ağlasın eli boynumda,. damadım çekinsin benden bana bakmaya korksun. herkes evine ben köşeme çekilip ağlayayım saatlerce gözümden sakınıp büyüttüğüm kızımın gidişine. ve zamanla yaşlandığımı hissetmek ,görmek istiyorum. kucağımda torunum kızım bana kahve yapmış. hal hatır sorar oluyo çekinerek. ben işini soruyorum aşını soruyorum. ve söylediği her eksikte içim parçalanıyo ben kendimden kısıp ona bakarken o başka elde geçim derdinde. artık hiçbir gayretim kalmamış, sabah çıkıp boş adımlarla bir çarşı turu atıp oturup bir çayocağında dışarıyı seyrederken yudumladığım çayımdan başka. ayağım takılsın düşeyim istiyorum eve giderken yol ortasında. bana yardım etsinler. '' bişeyin varmı, iyimisin amca'' desinler mesela. ne bileyim, çay parasını öderken parayı düşürmüş olayım, yada geçmişi düşünürken kalktığım yerden bastonumu unutmuş. saçlarım bembeyaz olsun, uzağı göremeyen gözlüklerim, köstekli bir saatim, koltugumun altında gazetem yada. mahalleye girerken çocuklar sarsın etrafımı istiyorum. ben onlara şeker vereyim. komşum beni davet etsin iki muhabbet edelim mesela. romatizmalarım azsın, tansiyonum düşsün, ciğerden öksükürük tutsun yürümeye dermanım olmasın. 
...ölmeyi istiyorum aslında;
geride bıraktığım onca güzel tertemiz günüm var. her birini çok değerli geçirdiğim onca gün.ne için yaşadığımı, nelere sahip olduğumu yada olamadığımı bana anlatan bana şahit olan günlerim.eşim çocuklarım dostlarım akrabalarım evim barkım işim gücüm varlığım yokluğum sağlığım sıhhatim tanıdığım tanımadığım bana onca güzel şeyleri yaşatan günlerimin bir bedelini istiyorum aslında.  şükretmek istiyorum yaşadığıma yaşamadığıma. geçirdiğim her saniyenin hesabını verebilmek, huzuru mahşerde tek doğrunun karşısına çıkmak istiyorum başım dik. ama biliyorum çok şeyim eksik. temiz bi ölüm istiyorum aslında... insanım ben...!

.

.

.

.

İzleyiciler

.

.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Copyright © / Karaçocuk :)

Template by : Urang-kurai / powered by :blogger